Kriz döneminde inşaat sektöründeki daralmayla sekteye uğrayan Türkiye endüstriyel yapı sektörü, 2011 yılında artan sanayi yatırımlarıyla birlikte 2012’de büyüme bekliyor. Krizin yanı sıra kredi maliyetlerinin yükselmesiyle ertelenen yabancı yatırımlarda da iç piyasadaki hareketlenmeye bağlı olarak artış öngörülüyor.
Global ekonomik krizle birlikte inşaat sektöründe yaşanan daralmadan olumsuz yönde etkilenen endüstriyel yapı sektörü, 2011 yılında ekonomideki düzelmeyle artan sanayi yatırımları doğrultusunda 2012’den oldukça umutlu. Geçtiğimiz yıl inşaat sektöründe işlerin açılmasıyla askıya alınan birçok sanayi yatırımının tekrar gündeme gelmesi, prefabrik ve yapısal çelik sektörüyle paralel olarak endüstriyel yapılardaki hedefleri de yükseltti. Krizdeki durgunluk ve kredi maliyetlerindeki artış nedeniyle projelerini rafa kaldıran yabancı yatırımcıların da 2010’un ikinci yarısında ertelediği yatırımlarını tekrar gündeme alması, sektördeki bir diğer olumlu gelişme olarak göze çarpıyor. Yeni yatırımcıların krizin ardından Türkiye’ye yönelmesi ve fizibilitesini yaptıkları yatırımlara devam etmeleri, önümüzdeki dönemde yabancı endüstriyel tesis yapı çalışmalarının hızla artacağı tahminini kuvvetlendiriyor.
Günümüzde sanayi yapılarının yaklaşık yüzde 85’i prefabrikasyon teknolojisi ile yapılıyor. İnşaat sektöründe prefabriğin pazar payı ise yüzde 7-8 arasında değişiyor. Prefabrikasyon ürünlerinin bölgesel dağılımına baktığımızda ise en büyük payı yüzde 46’lık bir oranla Marmara Bölgesi alıyor. Bunu sırasıyla yüzde 26’yla İç Anadolu ve yüzde 20 ile Ege ve Batı Akdeniz bölgeleri izliyor. Yapı elemanları, sektörde üretimin yarısına tekabül ederken; altyapı işleri ve çevre düzeni elemanları üretimi, diğer yarıyı eşit paylaşıyor. Prefabrik üretiminde en büyük talebi özel sektör oluşturuyor. Daha çok altyapı inşaatlarına yönelen kamu sektörünün prefabrik pazarından aldığı pay ise yüzde 25 dolayında bulunuyor. Sektörün özellikleri göz önünde bulundurulduğunda yetkililer, 2011 yılında özel sektör yatırımlarında büyük bir artış olduğunu, ancak bu iyileşmenin kamu yatırımlarına yansımadığını ifade ediyor.
Hızlı sürede yapılabilen prefabrikasyon yapılar, projenin devreye alınması konusundaki süreyi kısaltması, beton kalitesinin kontrollü ve dayanımının yüksek olması gibi avantajları sayesinde endüstriyel yapılarda yaygın olarak kullanılıyor. Ayrıca yerli girdi kullanılması sayesinde diğer malzemelere göre daha ucuz olan prefabrik sektöründe, ihracat ise son dönemde proje bazlı çalışmalarla dikkat çekiyor. Ağırlıklı olarak ürün bazlı ihracat gerçekleştiren sektördeki bazı firmalar, son yıllarda Ortadoğu ülkeleri ve Türk cumhuriyetlerinde proje bazında üretim tesisi kurarak üretim yapıyor. Krizle birlikte yurtdışına açılan firmaların sayısı artıyor. Yapı Merkezi firması tarafından Eylül 2009’da hizmete açılan Dubai metrosunun yanı sıra, Afa Prefabrik firması tarafından Libya’da 554 kilometrelik Sirth-Bingazi hızlı tren hattında yer alan bütün istasyon binaları, hangarlar ve servis yapılarının prefabrik olarak inşa edilmesi, bu kapsamdaki en son örneklerden birini oluşturuyor.
2009 yılında duran sanayi yatırımları, prefabriğin üst yapı elemanlarında yüzde 41, altyapı elemanlarında yüzde 40, betonarme elemanlarında yüzde 16 düşüşe neden oldu. Sektörde 2010 yılının dokuz aylık verilerine bakıldığında, prefabrike beton sektörünün 2009 yılında yaşadığı düşüşü, özellikle üstyapı elemanları üretiminde telafi etmeye başladığı görülüyor. 2010 yılının ilk dokuz ayında üstyapı elemanları üretimi 2009 yılının aynı dönemine göre yüzde 47 oranında artış gösterdi. Altyapı elemanları üretiminde artış olmazken, çevre elemanları üretimi sadece yüzde 1 oranında arttı. Beton direk üretiminde ise yüzde 28 oranında düşüş yaşandı. 2010 yılının dokuz aylık verilerine göre, toplam prefabrike beton üretiminde yüzde 17 oranında bir artış kaydedildi.